Her ülkenin vatandaşlık kanunu bir birinden farklılıklar gösterir. Ama genelde ülkeler vatandaşlığın kazanılmasında kan bağını esas alırlar. Bizde de Türk anne veya babadan doğanlar Türk vatandaşlığını kazanır. Bununla birlikte bu temel ilkenin istisnaları da vardır. Örneğin Türkiye’ye gelip yerleşen, dilimizi de öğrenip uzun yıllardır topraklarımızda yaşayan veya başka ülkelerde yaşasalar da sanatta, sporda veya bilimde önemli başarılara imza atmış kişilerin de Türk vatandaşlığına alınmaları mümkündür.
Bonn’da görev yaptığım 1990’lı yıllarda bu gruba giren bir Alman vatandaşı olan, gerçek bir Türk dostu, bilim insanı Rupert Wilbrandt’ın işlemlerini ben takip etmiştim. O zamanlar Türk vatandaşlığına alınma sırasında kişilerin orijinal isimlerine ek olarak bir de Türk ismi seçmeleri şartı vardı. Büyükelçim Onur Öymen vatandaşlığa alınmayla ilgili Bakanlar Kurulu kararının çıktığına ilişkin bildirimi benim yapmamı istemişti. Ama bu bildirimi yaparken bir Türk ismi seçmesinin beklendiğini de söylemem gerekiyordu. Ne kadar zor bir görev. Bir kişiye, “biz seni vatandaşlığımıza alıyoruz, ama bunun için isminizi değiştirmeniz gerekiyor” diyeceksiniz. Ben de bu görevi yerine getirmek üzere evinde ziyaret etmiştim kendisini. Lafı biraz dolaştırdıktan sonra konuya geliyordum ki Rupert bey sıkıntımın farkına varıp sözümü kesti. “Biliyorum Naci bey, bir de Türk ismim olması gerekiyor. Rupert’e yakın bir isim olarak Ruhi koyalım adımı” dedi. Nasıl bir “ohh” çektiğimi hatırlıyorum. Rupert bey o tarihten sonra bizim için Ruhi bey oldu…
Şimdi daha çok ekonomik kaynaklı vatandaşlık yaygınlaşıyor
Artık vatandaşlığa alınmada siyasi ve ekonomik nedenler ön plana geçmeye başladı. Son yıllarda çevremizdeki ülkelerden bazı isimlerin Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlığımıza alındığını gözlemliyoruz. Bunun dışında, mali sıkıntılarımız arttıkça bize döviz getirebilecek kişiler için cazip olabilecek yeni düzenlemeler de yapılmaya başlandı. “Gelin bize yatırım yapın, biz de size Türk vatandaşlığı verelim” diyoruz.
Geçtiğimiz yaz İzmir’de yaşayan bir müteahhit arkadaşım söylemişti; son yıllarda daire satışlarındaki artışı büyük ölçüde yabancıların ilgisine borçluymuşuz. Bunu duyduğumda “nasıl yani” diye tepki verdim. Anlattı. Komşu ülkelerden yabancılar ceplerine dolarları koyarak Türkiye’ye geliyorlar ve değeri 250 bin doları geçen bir daire alıp ertesi gün de Türk vatandaşlığına alınmak amacıyla başvuru yapıyorlarmış. Önceden bir milyon dolar olan sınır 2018’de 250 bin dolara düşürülmüş. Bu değişiklik de bu amaçla yapılan başvurularda büyük artışlara yol açmış.
Konuyu biraz inceledim. Bir gazete uygulamadaki değişikliği şu başlıkla vermiş: “Her şey zamlanırken vatandaşlık ucuzladı. Türk Lirasındaki erime nedeniyle zam yağmuru yaşanırken, yabancılara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için gerekli bedel yüzde 75 oranında düşürüldü.” Yasal düzenlemenin amacının ülkede yatırımları artırmaktan çok dışarıdan döviz girişini sağlamak olduğu anlaşılıyor. Ama benim müteahhit arkadaşım bu konuda tereddütlü. “Ev almak isteyenler özel anlaşma yapıyorlar. Biz evi kullanmayacağız; üç yıl süreyle kiraya vereceğiz, fakat üç yıl sonunda zarar görmeden tekrar satmayı bize garanti etmelisiniz” diyorlarmış. Yani gelenlerin çoğunun niyeti Türkiye’de yaşamak veya iş yapmak değil; geçici bir dönem için 250 bin doları ülkeye sokup vatandaşlık almak, sonrasında da parasını özgürce kullanmakmış.
Bu yasal düzenleme Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’te 19 Eylül 2018 tarihinde yapılan değişiklikle yürürlüğe girmiş. Yönetmelik uyarınca, Türk vatandaşı olmak isteyen yabancıların şu iki şartı yerine getirmeleri yeterli oluyormuş:
- En az 250 bin dolar ya da euro karşılığında bir taşınmaz satın almak
- Satın alınan taşınmazın en az 3 yıl kadar satılmaması için taahhütte bulunmak.
Yönetmelikte yapılan bu değişiklik sonrasında kolay yoldan vatandaş olma başvuruları da katlanarak artmış. İki yıl içerisinde 7 bin 312 yabancı uyruklu kişi 250 bin dolara mülk satın alarak Türk vatandaşlığını kazanmışlar.
Kimler vatandaş olmak için ev satın alıyor
Bu yöntemle Türk vatandaşı olanların ülkelere göre dağılımına baktığımızda ilk sıralarda batılı ülkeleri görmüyoruz. En çok mülk alan ve bu sayede Türk vatandaşı olan yabancı ülkelerin başında 1.716 başvuruyla İran geliyor. İran’ı 997 ile Afganistan, 925 ile Irak ve 792 ile Yemen izliyor. Liste Filistin, Ürdün, Libya, Çin, Mısır ve Pakistan olarak devam ediyor.
Konu ilgimi çektiği için uygulama hakkında biraz ayrıntı derleyebilmek amacıyla internette bir gezinti yaptım. Konuyu Google’a nasıl sorarsam sorayım, arama sonucu olarak listelenenlerin başında bu konuda danışmanlık veren hukuk büroları ile emlak ofislerinin adresleri karşıma çıktı. Meğer ne kadar popüler bir konuymuş bu. Doğrusu, hazırlanan internet sayfalarının profesyonelliği de göz kamaştırıyor. Söylemek istediğim, 250 bin dolarlık bir konut alımı karşılığında Türk vatandaşlığını kazanmak isteyenler için altyapı güçlü bir şekilde kurulmuş. Bu yönde niyeti olan bir kişi internete girdiğinde, bedeli karşılığında başvuru işlemlerini kendisi adına yapacak bir şirketi kolaylıkla bulabiliyor.
Biliyorsunuz, son zamanlarda ülke ekonomisinin işleyişinde yabancıların rolü anlatılırken şu söyleniyor: “Faizler artıp döviz kurları stabil hale getirildikten sonra yabancılar Türk finans piyasalarına geliyor, dövizlerini bozdurup Türk Liralarını faize yatırıyorlar. Bir süre bekleyip tekrar Dolar aldıklarında, dünyanın hiçbir ülkesinde elde edemeyecekleri kazançlarla tekrar çıkış yapıyorlar.” 250 bin dolar karşılığı Türk vatandaşlığını kazanma süreci de buna yakın bir yöntemle uygulanıyor anladığım kadarıyla. Sınır ülkelerinden bir yabancı Türkiye’ye geliyor. 250 bin dolardan daha yukarı fiyattaki bir evin tapusuna sahip oluyor. Arkasından kendisi, eşi ve 18 yaşından küçük çocuklarına Türk vatandaşlığı veriliyor. Üç yıl geçtikten sonra da artık sizden benden farksız olarak, dilerse gayrimenkulünü satıp yeni pasaportunu kullanmaya devam ediyor.
Diğer ülkelerin uygulamaları
Aslında dünyada büyük yatırımlar karşılığında oturma izni ve vatandaşlık veren tek ülke Türkiye değil. Diğer birçok ülke de ülkelerine yabancı yatırımcı girsin diye bu yönde teşvikler uyguluyorlar. Bu ülkelerin başında ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkeleri geliyor. Ancak bu ülkelerin amaçları gerçek anlamda yabancı yatırımcıyı yatırıma teşvik etmek. Sermayenizi alıp bu ülkelerden birine gidiyor, iş kuruyor, o ülkenin istihdamına katkı sağlıyor; kısacası orada gerçek anlamda iş yapmaya başlıyorsunuz. Bunun karşılığında önce size oturma izni veriliyor; işinizin istikrarlı bir yatırım olduğu görüldüğünde de vatandaşlık için başvuru imkanları sunuluyor. Yabancılara böyle bir seçenek sunan ülkelerin çoğu iş yatırımı dışında, herhangi bir karşılık olmadan yüksek rakamlar ödenmesini de şart koşuyorlar.
Merak edenler için bazı ülkelerin uygulamalarını özetleyeyim:
ABD: EB-5 ABD vizesi ile 500 bin ila 1 milyon dolar yatırım yapma şartı ile ‘Yeşil Kart’ almak mümkün. Yeşil Kart alan yatırımcı sonraki yıllarda bazı şartları yerine getirirse Amerikan pasaportunu da alabiliyor.
Avustralya: Ülkede 1 milyon dolarlık yatırım yapma ve yaklaşık 2 milyon dolar değerinde mal varlığına sahip olma şartıyla vatandaşlık alınabiliyor.
Yeni Zelanda: Yaklaşık 6 milyon 500 bin dolarlık bir yatırımla Yeni Zelanda’dan vatandaşlık almak mümkün.
Malta: Ada ülkesinde vatandaşlık alabilmek için 789 bin dolar değerinde Ulusal Kalkınma Fonu’na bağış yapmak ve ülkede 410 bin dolarlık mal varlığına sahip olmak gerekiyor.
Bulgaristan: Bulgaristan’da 585 bin dolar ödeyerek bir yıllık oturum izni almak mümkün. Bu şekilde üç yıl arka arkaya alınan oturum izninden sonra ‘hızlı prosedürle’ vatandaşlık alınabiliyor.
İngiltere: Gelişmiş ekonomiler arasında yatırımcılara en cazip gelen ülkelerden biri. En az 281 bin dolar yatırım yapma şartıyla İngiltere’de oturum izni almak mümkün. Ayrıca 2 milyon 800 bin dolarlık hisse senedi, işletme kredisi veya İngiliz şirketleriyle ticaret yapma şartıyla ile ‘Tier-1’ vizesi alınabiliyor. Bu şekilde 5 yıl İngiltere’de yaşayan bir yatırımcı vatandaşlık için başvurabiliyor.
Güney Kıbrıs: 2 milyon 300 bin dolar tutarında gayri menkul yatırımı, devlet tahvili veya ticari mal varlığı sahibi olma şartıyla vatandaşlık alınabiliyor.
Değerlerimiz yurt dışına giderken, cebinde dövizle gelen yabancılara özel davet çıkarıyoruz
Ülkemizde kendilerine gelecek göremeyen bazı gençlerimiz “beyin göçü” kapsamında batı ülkelerine giderken, yaşını başını almış bazı zenginlerimiz de ülke dışı seyahatlerini daha rahat yapabilmek ve gelecekte sorunlarla karşılaşırlarsa sığınabilecek yeni ülkeler bulmak amacıyla benzer yöntemlere başvuruyorlar. Nitekim zaman zaman basın yayın organlarında bu yönde haberlerle karşılaşıyoruz. Örneğin, Türkiye’nin en büyük aile holdinglerinden birinin en üst yöneticilerinden birinin Malta vatandaşı olduğunu neredeyse duymayanımız kalmadı.
Döviz karşılığı vatandaşlık verme konusunun önemli olduğunu ve bu konunun yalnız ekonomiye para girişi olarak değil, diğer yönleriyle de çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 250 bin dolara daire satın alanlara yanında bir de Türk vatandaşlığı vermek bugün cazip bir gelir kapısı olarak görülebilir. Ancak ülkeye yeni gelen yabancıların bize sağlayacakları katkıları da mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Eğer bu kişiler hayatımıza katkı sağlayacak önemli beyinler, değerli yatırımcılarsa belki bunun için ödeme yapmalarına da gerek kalmayabilir. Ama bu tür başvurularda kendi ülkelerinin pasaportundan daha değerli bir pasaporta sahip olma amacıyla gelenlerin sayısı ağırlıktaysa bu uygulamayı bir kez daha düşünmek gerekir kanaatindeyim.
Not: Son yıllarda Türk Vatandaşlık Kanunu’nun istisnai vatandaşlığa alınmayla ilgili şartları düzenleyen 12. maddesi uyarınca da vatandaşlığımıza kabul edilen on binlerce yabancı uyruklu var. Önemli bir çoğunluğu Güney ve Doğu sınırlarımıza mücavir bölgelerdeki ülkelerden gelen bu kişilerin durumu ayrı bir yazı konusu olabilir.
Naci bey, yanılmıyorsam Gayrımenkul Yatırım Ortaklığı hissesi alanlar da aynı haktan faydalanıyorlarmış. Yani yabancı menkul kıymet alıyor, 3-5 sene tutuyor, üstelik para da kazanıyor. Hediye olarak da vatandaşlığımızı veriyoruz. Acı ve utanç ötesi bir durum.
Ulkenin degerlerine zarar veren bir konuyu kapsamli bir sekilde ortaya koyduğun icn oncelikle ulkem adına mutesekkirim.
Ayrıca hicbir ulkede evi satıp yatirilan parayı geri alıp vatandaslıgın devami soz konusu degıl.
Sanki vatandaslık hediye etmek icin ozel bir promosyon yapılmıs gibi…..
Ulkemizde ki yetismis degerleri ulke dısına gitmelerini tesvik ederken katkısı degil zararları olabilecek kisileri davet ederek dusuk profilli bir populasyon yaratmak icin sanki bir strateji.
onceki yazında beyin gocune degindigin gibi….
Tesekkurlerimle
Ayse Gures Aka
https://youtu.be/LXWZPikrBUE
Cüneyt Özdemir Ekibinden Kenan Taş’ın videosu ilginizi çekebilir.