Bu benim için çok zor ve kederli bir yazı olacak. Kırk yıllık meslektaşım, hemşehrim, yakın dostum Mehmet Dönmez’i bu sabaha karşı kaybettik. İki hafta önce Ankara’daydım; telefon etti. “Biliyorum, İzmir’de değilsin; ama haber vermek istedim. Ben de Covid oldum. Ama merak etme iyiyim” demişti. Bir gün sonra dönünce aradım, telefonu kapalıydı. “Herhalde istirahatte” diye düşündüm. Ertesi gün biricik kızı sevgili Deniz aradı; “Bozyaka’da acil servisteyiz Naci Amca, babam fenalaştı” dedi. Sonra bir hastaneden diğerine taşındı, müdahaleler yapıldı; ama durumu iyiye gitmedi. Bu sabaha karşı erken saatlerde üzücü haberi aldık.
Tam kırk yıl önce bu aylarda Dışişleri’nde Orta Doğu Genel Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilmiştim. Daire Başkanıma kendimi tanıttıktan sonra yan odadaki genç meslektaşlarımın oturduğu ofise girdim. Odada iki kişi vardı. Biri, daha sonra Bakanlık da yapan, Roma’daki görevi sırasında Asala teröristlerinin saldırısına maruz kalan Gökberk Ergenekon, diğeri de güleç yüzlü bir genç, Mehmet Dönmez idi. Dairedeki ilk günümde Mehmet ile kaynaştık. İzmirli olduğu için hemşehrilik bağları da bizi birbirimize yakınlaştırmıştı. O gün başlayan dostluğumuz kırk yıl boyunca devam etti.
Mesleki hayatları farklı ülkelerde geçtiği için diplomatlar görevdeyken ancak belirli aralıklarla bir arada olabiliyorlar. Biz de meslekteki ilk yıllarımızda Mehmet ile Ankara’da beraberken sonra farklı tayinler yaparak birbirimizden uzaklarda yaşadık. Mehmet Arnavutluk’a gitti; ben Suudi Arabistan’a. Ancak ilk turumuzun ikinci bölümünde yakın şehirlerdeydik. Ben Avusturya’nın Bregenz şehrindeyken, Mehmet 120 kilometre mesafede Zürih’teki konsolosluğumuzdaydı. Daha sonraki görevlendirmelerimizden birinde Almanya’nın iki şehrinde (Köln ve Mainz) aynı yıllarda Başkonsolos olarak çalıştık. Bu dönemde de sık aralıklarla bir araya gelme imkanımız oldu.
Malum, diplomatların yurtdışında temel görevleri ülkemizi temsil etmektir. Buna karşılık Ankara yıllarında çok farklı işlerde çalışılır. Mehmet de siyasi işlerin yanı sıra iki dönem idari işlerle ilgilendi. İdari ve Mali İşler birimindeki görevleri sırasında tüm Bakanlık camiası tarafından tanındı; verdiği hizmetlerle meslektaşlarımızın takdirini kazandı. Her sabah erken saatte ofisine gelir, güne çay-gevrekle başlardı. Birçok sabah telefon eder, beni de birlikte gevrek yemeye davet ederdi. İdari işlerdeki görevi sırasında adeta ‘atom karınca’ gibiydi. Bakanlık merkez ve dış teşkilatının düzenli işlemesi için sürekli hareket halinde olurdu.
Mehmet ilk Büyükelçilik görevini Yemen’de yaptı. Yemen’in zor şartlarında mesleğini liyakatla, hakkını vererek, emeğini esirgemeden ve severek yerine getirdi. O dönemde Bakanlıkta merkez görevindeydim. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Yemen ziyaretine Bakanlığı temsilen katıldım; Mehmet ve diğer yakın arkadaşımız Avni Karslıoğlu ile birlikte Yemen’in başkenti Sana’nın sokaklarında üç arkadaş dolaşıp güzel saatler geçirdik.
Yemen dönüşünde Bakanlık Mehmet’i İstanbul Temsilcisi olarak görevlendirdi. Üstlendiği her görevi eksiksiz şekilde yapma konusunda titiz olan Mehmet iki yıl içinde İstanbul’daki diplomatik temsilciliklerle Bakanlığımız arasında güçlü bir köprü oldu. İstanbul’daki protokol görevini de üstün bir başarıyla yerine getirdi. Tekrar yurt dışına atanma zamanı geldiğinde Kopenhag’a tayin edilmesi öngörülmüştü. Kendisini arayıp böyle bir görevlendirmeye nasıl bakacağını sormuştum. Ofis dışında yürüyüş yapıyordu. Kopenhag’ı duyunca çok mutlu oldu. Danimarka’da geçirdiği dört yıl boyunca Büyükelçiliğimizi diğer diplomatik misyonlar arasında saygın bir konuma getirdi.
Mehmet Dönmez İzmir sevdalısı olduğu için emekliliğini başka bir şehirde geçirmeyi hiçbir zaman düşünmedi. Kopenhag dönüşü emeklilik dilekçesini verdikten sonra hemen İzmir’e koştu. O dönemde ben Cenevre’deydim. Sık aralıklarla haberleşiyorduk. Hayatının kalan bölümünü kızı Deniz ile birlikte geçirecek olması onu ziyadesiyle mutlu etmişti. Konak civarında, Kız Lisesinin hemen karşısında deniz manzaralı dairesinde yeni bir hayat kurdu.Hayat dolu, dost canlısı bir insandı Mehmet Dönmez. Otururken, yürürken sürekli çevresiyle iletişim halindeydi. Hangi ülkede yaşarsa yaşasın, sokağa çıktığında mutlaka cebinde fotoğraf makinası olur, hayatı resimlerdi. Kedilere düşkündü; bunu çektiği fotoğraflarda da belli ederdi. Hayatını hep bir düzen ve plan içinde yaşadı. Cebinde her zaman küçük bir not defteri bulundurur, önemli konuları not ederdi. Yemesi-içmesi, kıyafetleri, sağlık kontrolleri bu hayat disipliniyle uyumluydu. Bir güzel gelişmeden haberdar olduğunda bunu mutlaka dostlarıyla da paylaşmayı arzu ederdi. Günün bir vaktinde arayıp bu güzellikleri anlatır; bunlara bizlerin de sahip olmasını isterdi.
Mehmet sayesinde İzmir’de bir dostlar grubu kurduk. Ben de bu grubun içinde olmaktan her zaman mutluluk duydum. Belli aralıklarla bir araya gelerek her konuda derinlemesine sohbetler ettik. Kendisi yerel bir gazetede haftalık yazılar yazıyordu. Bir keresinde beni de gazeteye davet ettiler; yönetim kurulu üyeleriyle birlikte uzun uzadıya Türk dış politikası hakkında konuştuk. Bir keresinde de biz emekli Büyükelçileri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’le biraraya getirdi. “Emekli de olsak, bizim alanımıza giren konularda size her türlü desteği vermeye hazırız” mesajını verdik Mehmet ile birlikte.
Doğma-büyüme İzmirli olduğum halde İzmir’i 60 yaşından sonra Mehmet’ten öğrendiğimi söyleyebilirim. İzmir’e yerleşen emekli Büyükelçileri sosyal ortamlarda bir araya toplayıp onlara İzmir’i tanıttı. 4-5 arkadaş, Mehmet’in yaptığı gezi programlarıyla birkaç ay içinde İzmir’i bir ‘İzmirli’den çok daha iyi öğrendik. Her bir tur, mutlaka güzel yemekler çıkaran bir restoran ve bir kafe ile renklendiriliyor, bu gezilerimiz biz arkadaşlarına büyük bir zevk veriyordu. Bir keresinde “Mehmet, bizim çocuklar bir haftalığına İzmir’e gelecekler” dediğimde hemen onlar için İzmir’i tanıtım programı düzenlemeyi önermişti. Mehmet’in yokluğu İzmir’deki biz meslektaşları için inanın çok büyük bir kayıp anlamına geliyor. Bu yokluğu asla telafi edemeyeceğiz. Birlikte geçirdiğimiz güzel anların hatırası gördüğümüz, uzandığımız, dokunduğumuz her yerde bize O’nun güleç yüzünü, örnek kişiliğini, iyimser ruhunu ve yeri doldurulması zor hakiki dostluğunu hatırlatacak. Kendisini her zaman hayırla ve özlemle yâd edeceğiz.
Değerli dostum, sevgili arkadaşım Mehmet’e Allah’tan rahmet, kederli eşi Güldan Hanım’a ve sevgili kızı Deniz’e acı kayıplarından ötürü sabır ve başsağlığı diliyorum.
Dileyen arkadaşlarımız Mehmet Dönmez ile ilgili hissiyatını aşağıda paylaşabilirler.
Ne müthiş bir insandı! Bugünlerde nedense sürekli aklıma Mehmet bey geliyor. Şu hayatta uzun ve mutlu bir ömrü en çok hakedenlerdendi. Allah rahmet eylesin.
Değerli Kardeşim Naci Bey,
Sevgili kardeşim Mehmet Dönmez’i hiç beklemediğimiz bir zaman, nedenle yitirmiş olmamız, onu tanımış herkes gibi bana da derin bir acı verdi. Mehmet Bey’in size olan sevgi ve dostluğunu biliyorum. Bu güzel, ortak dostumuzun acısını sizinle paylaşmak istedim.
Mehmet Bey’i başkonsolosluğuna atandığı Hamburg’da tanıdım. Hemen kaynaşmıştık. Bunda, kuşkusuz, onun söylem/ davranışlarında doğallıkla sergilediği anlayış, insanseverlik, içtenlik, alçakgönüllülüğün örnek güzelliği belirleyici olmuştu. Aramızda gelişen dostluk son son günlerine değin sürdü: Bu arada 2016 yılında, Hamburg’da İlhan Berk şiir akşamını, sonra Kopenhag’daki İsveç Kilisesi’nde Banu Sözüar piyano resitalini birlikte düzenledik, dinledik.
Bunun yanında Mehmet Bey, Dil Derneği’nce Ödemiş’de 2012 yılından bu yana düzenlediğimiz “Türkçemize Özen Dil ve Yazın” Ödülü törenimizi de 2018 Ekiminde onurlandırmış, orada pek hoş, değerli bir konuşma da yapmıştı. Kendisiyle son yazışmalarımız Mart 2021 ayı ortalarında oldu: Birlikteliğimizi 2022 yılında yine Ödemiş’de bu kez eşlerimizle birlikte gerçekleştirme kararı almıştık, ancak yaşam kimi zaman acımasız gelişmeler getiriyor.
Anımsayacaksınız, Mehmet Bey sizinle yeniden karşılaşmamızı 2019 yılı sonbaharında, Alsancak’da ne güzel bir öğle yemeği birlikteliğiyle sağlamıştı.
Geçen yıl salgın nedeniyle İzmir/Ödemiş’e gidemedim. Oradaki Dil ve Yazın Ödülü’nü de veremedik. Salgının yayılma süreci sanırım İzmir’e gelişimi büyük olasılıkla bu yıl da engelleyecek. Umarım yolculuklar 2022 yılında özgürleşir de doğum yerim Ödemiş’e yeniden gelebilirim.
Bu arada sizinle Ödemiş, İzmir’de yine buluşmak, belki Mehmet Dönmez için düzenleyeceğimiz bir Ödemiş toplantısında, onu birlikte anarız. Bunu kendisine gönderdiğim bir başsağlı yazısında kızı Deniz Dönmez’e de önerdim.
Mehmet candan , samimi, sıcak , güvenilir ve yardımsever bir kişiliğe sahipti. Karşısındakine değer verir, yardımda tereddüt etmezdi. Gözlerinin içi sevgi doluydu.
Çok okurdu.
Onun şöyle bir sözü vardı . Bir daire alamadığıma üzülmem fakat okumam gereken bir kitabı okuyamazsam üzülürüm derdi.
Mehmet’in bu çok önemli sözü beynime işlenmiştir . Halep Başkonsolosu olduğum dönemde Halep’e geldi misafirim oldu. Değerli eşi Güldan ile Halep’te tanıştı.Güldan ile 5 yıl birlikte çalıştık.
Hamburg Başkonsolosu olduğu dönemde eşimle Mehmet ‘in misafir olduk. Bütün zamanını bize ayırdı ve mükemmel bir ev sahipliği yaptı. Birlikte geçirdiğimiz zamanı hiçbir zaman unutmayacağım.
Aramızdan çok erken ayrıldı. Emekliliğinin henüz 4. yılındaydı.
Deniz’i çok severdi. Sık sık Deniz’den söz ederdi. Sevgili Deniz, Sevgili Güldan başınız sağ olsun. Büyük acınızı paylaşmak isterim.
Değerli arkadaşım Mehmet nur içinde uyu.Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun. Seni unutmayacağız.
Yemen’de Büyükelçimdi. Dışişleri’ndeki görev sürem boyunca, birlikte çalışmaktan en fazla mutluluk ve huzur duyduğum amirim o oldu.
Çok sevecen, çok babacan ve bonkör bir insandı.
Kadirşinas idi. Eski çalışanlarını unutmaz, sonraki yıllarda bile arar sorardı.
Ahiren “Diyardan Diyara” adıyla kitaplaştırdığım yazılarımın ilk okuyucusu ve yorumlayanı idi.
Kendisini çok sevdim ben, çok saygı duydum.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.
Her daim duacısıyım.
Güle güle Büyükelçim, güle güle…
Kalbimiz, Sevgili Mehmet Dönmez ile birlikte olacak …Onun anisini yaşatacagiz,bir burs,bir uluslararasi iliskiler arastirma ödülü ya da bir orman olusturarak…Ruhu Şad Olsun…
Eşsiz bir insanı,yeri doldurulamayacak bir dostu ve kalbi vatan sevgisi ile dolu bir yurttası kaybetmenin kederi içerisindeyim..Kışisel olarak kaybımin yanında Ülke olarak da büyük bir degerımizi yitirdik…Ruhu Şad Olsun..Sabırlar Dilerim…
Allah rahmet eylesin, Mekanı cennet olsun.
Sevgili Kardeşim Mehmet, hem birlikte çalıştığımız, hem de yakın sosyal ilişkilerimizi her daim sürdürdüğümüz, pek kıymetli bir arkadaşımdı.
Yetenekli, kapasiteli, vizyonlu, çalışkan, güvenilir, dürüst, medeni, hem mutluluk hem de dert ortağı bir dost idi.
Nurlar içinde yatsın; huzur içinde uyusun.
Sevgili Mehmet Dönmez ile Ankara’da aynı birimde ya da yurt dışında aynı misyonda görev yapma ayrıcalığım olmadı. Ama tanışmamızdan bu yana geçen 40 yıl boyunca Mehmet ile profesyonel ve özel temaslarım, ayrıca ortak dostlarımızdan duyduklarım, sevgili Naci Koru’nun özenle dile getirdiği duyguları doğruluyor. Mehmet ile son görev yerlerimiz Kopenhag ve Strazburg’da ortak konularımız nedeniyle sık görüşme fırsatı olmuştu. Bana her zaman duyarlılıkla destek olmuştu. Çok iyi bir insan, güvenilir bir dosttu. Eşim Sibel ile birlikte değerli eşi Güldan’a, kızı Deniz’e ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Çok ama çok üzgünüm. Hayat dolu bir arkadaşımızdı. Daima gülen yüzünü asla unutmayacağız. Huzur içinde uyu, sevgili Mehmet.
1958 yılında ilkokulda başlayan 5 yıllık arkadaşlığımız, 3-4 yıl sonra Atatürk Lisesinde tekrar kesişti. O güzel lise yıllarından sonra üniversite ve işlerimiz nedeniyle uzun müddet ayrı kaldık. Ta ki Atatürk Lisesi mezunları olarak buluşmamızda arkadaşlardan birinde Telefonunu olduğunu duyunca o anda irtibat kurduk Kopenhagdan. Emekli olunca da buluşmalara o da katılmaya başlamıştı. Ne yazık ki pandemi nedeniyle ara verdiğimiz pandemi Mehmet’i aldı götürdü. Işıklarda uyu. Arkadaşım. Mekanın cennet olsun.
Babam, dostum, yol göstericimi kaybettim. Acımız çok büyük. Allah rahmet eylesin.
Sevgili Mehmet’in bu kadar çabuk aramızdan ayrılmasını kabullenmek gerçekten zor. Çok güzel bir insan, iyi arkadaş, candan, sıcak bir dosttu. Çok üzgünüm. Kederli eşine ve kızına başsağlığı ve sabır diliyor,um. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, ışıklar içinde uyusun.
Mehmet Bey, duygularımızı samimiyetle paylaştığımız çok değerli bir arkadaşımdı. Dört yıl Lodra’da birlikte çalışmış, ilk kiralık evlerimiz tesadüfen üç arkadaş aynı binaya denk gelmişti.
Önce yiyecek yerlerini öğrenir, sonra da cümbür cemaat Büyükelçilik ve Başkonsolosluktaki arkadaşlarla oraya yemeğe götürürdü.
Naci Beyin dediği gibi, meslekte arkadaşların birbiriyle sık görüşmesi mümkün olmuyor.
Biz de Londra’dan sonra birbirimizle çok sık görüşemememize rağmen asla karşılıklı sevgi ve hasret duygularımızdan bir şey kaybetmedik. Merkezde oldukça hep görüşürdük.
İmad Başkanı iken önemli bir komploda beni bilgilendirip uyarması tam dostça bir hareketti.
Büyükelçiliğinden sonra kendisine Mehmet Bey diye hitap etmemi iskememiş, biz arkadaşız lütfen bana bey deme Reşit demişti.
Geçen yıl Ekim ayının başında salgın nedeniyle kaybettiğim kardeşim için başsağlığı telefonu açmış, cenazeyi kaldırma esnasına denk geldiği için fazla konuşumamıştık. Sonra kendisine döndüğümde uzunca bir sohbet gerçekleştirmiştik.
Onun da kardeşim gibi bu menfur virüsün kurbanı olabileceğini bilebilmek nasıl mülkün olabilirdi ki?
Son kez bu yılın Ocak ayının sonunda İzmir’e gittiğimde tekrar kendisini aramış ve konuşmuştuk. Temennimiz, salgından sonra arkadaşlarla bir araya toplanmaktı. Ama, adına ne diyeceksek, o buna müsaade etmedi.
Sevgili kardeşim Mehmet, bırakıp gidişin hem çok sürpriz, hem o derece acı oldu.
Rahmetli babamı yolcu ederken içimden; babacığım, eğer seninle bir daha baba oğul olarak karşılaşamayacaksak inan bu yaşamın da hiçbir anlamı yok diye geçirmiştim. Kardeşim, senin için de aynı duygularla doluyum!
Başta sevgili kızımız Deniz’e ve muhterem eşine sabır ve metanet diliyor, değerli kardeşim Mehmet’e Yüce Yaratandan gani gani rahmet temenni ediyorum. Mekanın, makamın cennet olsun, hoşça kal aziz kardeşim!
Sevgili Naci bey, ben Mehmet abinin kuzeni Dr. Hüseyin Çetinel.
Yine bir kemeraltı turunda bana da ziyarete gelmiştiniz. Ara da uğrar Türk Sanat Müziği dinler, pullarla ilgili bilgi alışverişi yapar, bana da Atatürk ile ilgili yazılmış kitaplar bulurdu.
Benim için yeri doldurulamayacak özel bir insan, bir abi idi.
Mekanı cennet olsun.
Yolunuz düşerse ben yine aynı yerdeyim, yad ederiz.
Saygılarımla
Çok üzgünüm, çok… Geçişi kolay, mekanı Cennet olsun güzel dostumun…
Sayın Büyükelçim,
Bildiğiniz gibi merhum Büyükelçimizle İstanbul Temsilciliğimizde bir süre (Kopenhag’a tayinine kadar) birlikte çalışmıştım. Çalışkan, dirayetli, anlayışlı, nazik kişiliğiyle tüm personelin sevgi ve saygısını kazanmıştı. Temsilcilik bahçesinde düşüp dizkapağımı kırdığım zaman gösterdiği hassasiyeti hiç unutmayacağım. Temsilcilik bahçesindeki yürüyüşler, tüm personel birlikte yaptığımız kutlamalar ve son olarak Kopenhag’a giderken veda resepsiyonu…… Mehmet Beyi hep saygı ve sevgiyle anacağım.
Yolu ışık, mekanı cennet olsun.
Size, kederli ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Mütevazı,sessiz ama birikimli, çalışkan ve çok sevilen bir meslektaşımızdı.Allah rahmet eylesin.Nur içinde yatsın.Hepimizin başı sağolsun.