Geçen hafta Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, uluslararası ilişkiler bölümü öğrencileriyle bir araya geldik. Bölüm başkanı Profesör Ersin Onulduran başta gelmek üzere, bazı öğretim görevlileri de sohbet toplantısına katıldılar. Biz de bakanlıktan üç Siyasal mezunu hariciyeci, mezun olduğumuz okulu yıllar sonra ziyaret etmenin ve meslek hayatına atılmanın eşiğindeki gençlere dışişleri bakanlığını tanıtmanın mutluluğunu yaşadık.
Yıllar sonra da olsa, mezun olduğunuz okulu ziyaret etmek kuşkusuz hoş bir duygu. Ben ve Personel Dairesinden meslektaşlarım Siyasal’ın kapısından girerken bu heyecanı yaşadık. Prof. Ersin Onulduran otuz yıl önce genç bir asistandı. Şimdi Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanı olarak görev yapıyor. Aradan geçen yıllar Ersin hocamızı da değiştirmiş. Ama Mülkiyelilik bilincinin, aradan geçen yıllara rağmen hiç değişmemiş, hatta daha da pekişmiş olduğunu hissettim. Fakülte yıllarımda “Mülkiyeliler Arapkirli gibidir; bir birlerine çok bağlıdırlar” denirdi. Hatta, “önce Mülkiye, sonra Türkiye” deyişiyle, biraz da alaylı ve eleştirel bir şekilde bu bağlılığı abartanlar da olurdu. Sanırım “Mülkiyeli dayanışması” bugün de devam ediyor. Kamu kurumlarındaki Mülkiyeli yöneticilerimizde görmeye alıştığımız SBF rozetini sohbet toplantısına katılan gençlerin bir çoğu gururla yakalarında taşıyorlardı.
Benim bakanlığa girdiğim yıllarda dışişleri mesleğine girenlerin büyük bir bölümü SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden gelirdi. O yıllarda fakülteye girişte ayrı bölümler olmaz, bölüm ayrımı üçüncü sınıfta yapılırdı. Diğer bölümlere seçim ile girmek mümkünken, uluslararası ilişkiler bölümüne kabul edilebilmek için ayrı bir yabancı dil sınavına girip başarılı olmak gerekiyordu. Uluslararası İlişkiler’in ders programı da büyük ölçüde dışişleri bakanlığı meslek memurluğu sınavlarına yönelik olarak hazırlanırdı. Dolayısıyla sınavlarda Siyasal mezunlarının başarı şansı her zaman daha yüksek oluyordu.
Ama yıllar içinde üniversite sayısında gözlenen artışa ve özellikle özel üniversitelerin her alanda başarılı eğitim sunmaya başlamasıyla birlikte Siyasal’ın dışişleri bakanlığındaki ağırlığı da azaldı. Benim girdiğim dönemde bakanlığa alınan onbir adayın sekizi Siyasallı iken 2000’li yıllarda birinci ve ikinci sıraları Ortadoğu Teknik Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversiteleri aldı.
Siyasal’daki sohbet toplantısında önce dış politikamızı ana hatları ile anlattım. Son yıllarda yalnız bölgemizde değil, çeşitli uluslararası gelişmelerde de aktif bir rol üstlenen ülkemizin dış politikada artık önemli bir aktör olduğunu çeşitli örnekler üzerinde vurgulamaya çalıştım. Hemen arkasından da dışişleri bakanlığındaki yapılanmayı anlatarak kuruma girmek için geçilmesi gereken aşamalar ve memur alımı için açılan sınavlar hakkında gençleri bilgilendirdim.
Bakanlık olarak bir süredir üzerinde çalıştığımız reform çalışmaları gençlerin ilgisini çeken konuların başında geldi. Meslek memurlarına daha genç yaşta büyükelçi olma imkanı tanınması, Türkiye için önem taşıyan ülkelere atamaların daha cazip hale getirilmesi için yeni düzenlemeler yapılması, idari memurluğun ayrı bir kariyer memuriyetine dönüştürülmesi de ilgi ile dinlenen ve üzerinde sorular sorulan konular arasındaydı.
Dışişleri bakanlığı aday meslek memurları, bakanlığa ilk girdiklerinde diğer bazı kamu kurumlarında benzer görevlerde çalışan memurlardan daha düşük ücret alıyorlar. Ancak buna rağmen dışişleri meslek memurluğu kamuda en çok tercih edilen kurum olma özelliğini bugün de sürdürüyor. Siyasal’daki toplantıya katılan gençlerin sorularından da bu anlaşılıyordu. Buna karşılık gençlerin bir bölümünde bazı kaygılar olduğunu gözlemledik. Bir kaç genç bakanlığa girişte bazı kişilere ayrıcalık tanınıp tanınmadığını sordu. Bazıları ise uzun sürelerle yurt dışına çıkma zorunda kalmanın aile hayatına olumsuz etkileri olup olmayacağını merak ediyordu. Meslek içi evliliklerin, eşleri uzun yıllar bir birlerinden ayrı yaşamak zorunda bırakabileceği endişesini taşıyan gençlerin sayısı da az değildi. Bütün bu soruları, bakanlık görevlileri olarak kendimizden de örnekler vererek cevaplamaya çalıştık.
Prof. Ersin Onulduran ve sohbet toplantısı sonrasında ziyaret ettiğimiz SBF Dekanı Profesör Celal Göle fakültede bu tür bir programın ilk kez düzenlendiğini söylediler. Aslında kamu diplomasisi çalışmaları çerçevesinde bakanlık yönetimi olarak Türkiye’nin dört bir yanında programlar düzenlerken görev yaptığımız Ankara’yı ihmal ettiğimizi anladım. benzer bir talep Ortadoğu Teknik Üniversitesinden de gelince bu programın bir benzerini, bu defa ODTÜ mezunu Personelcilerimizle birlikte ODTÜ Kamu Yönetimi bölümünde gerçekleştirdik.
Siyasal ve ODTÜ’de gençlerle bir araya gelip sohbet etmekten büyük bir mutluluk duydum. Toplantıya katılan veya katılmadığı halde dışişleri bakanlığı ile ilgilenen gençlerimize bakanlığımızın web sayfasını incelemelerini öneririm. Biz her yıl memur almaya devam edeceğiz. Mesleğimize ilgi duyan gençlerin olabilecek her türlü bilgi taleplerini de karşılamaya hazır olduğumuzu bu vesile ile belirtmek isterim.
.