You are currently viewing Yeni Şafak’ın Dışişleri çalışanlarına bir özür borcu var

Yeni Şafak’ın Dışişleri çalışanlarına bir özür borcu var

Bu yıl Dışişleri Bakanlığında 34 yılımı tamamlıyorum. Bu uzun meslek hayatımda Ankara’da ve yurt dışı merkezlerde katiplikten Başkonsolosluğa, Büyükelçiliğe ve nihayet Bakan Yardımcılığına uzanan değişik kademelerde onurla görev yaptım. Cidde’den Roma’ya, Şikago’dan Riyad’a farklı coğrafyalardan farklı anılarla döndüm. 

Hiçbir meslek kolay değildir. Kuşkusuz bizim mesleğimizin de zorlukları var. Her iki veya dört yılda bir ailelerimizle birlikte dünyanın dört bir yanına gidip yeni bir düzen kuruyor, sevdiklerimizden uzak diyarlarda, çoğu zaman mahrumiyet bölgelerinde, gece gündüz demeden birbirinden çetrefil meselelerle ilgileniyor, bulunduğumuz mevkilerde ülkemizi layıkıyla temsil etmeye çalışıyoruz.

Yusuf Kaplan’ın, Yeni Şafak gazetesinde 31 Ekim 2014 Cuma günü yayınlanan ve mesleğimize, meslektaşlarımıza olmadık hakaretler içeren “Hariciye, Türkiye’nin altını oyarken” başlıklı makalesini okurken, daha bir hafta önce gerçekleştirdiğimiz Aday Meslek Memurluğu Giriş Sınavına giren gençler aklıma geldi.

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin sınıflarını dolduran bu gençler Dışişleri Bakanlığı mensubu olabilmek için iki gün süren giriş sınavlarında ter döktüler. Kamu sistemimizin belki de en zor ve yorucu sınavlarından birine katılan bu gençlerimiz arasında Yusuf Kaplan’ın köşe yazısında iddia ettiği “devşirme elit” adayları görmedim. Aynı şekilde, ne bu gençlerimiz ne de otuz yılı aşkın bir süredir birlikte çalıştığım Bakanlığımız mensupları arasında “vatandaşımızın canına okumaya”, “vatandaşımıza köle muamelesi yapmaya” veya “Türkiye’nin altını oymaya” hevesli bir insan profiline tanık olduğumu da hatırlıyorum.

Yine Yusuf Kaplan’ın yazısını okurken, görevleri başında şehitlik mertebesine ulaşan meslek büyüklerimin ve ailelerinin yürek burkan öyküleri aklıma geldi. Musul’da rehin düşmelerine rağmen, ilke ve değerlerinden ödün vermeden büyük bir vakarla yurda dönecekleri günü bekleyen meslektaşlarımızın dirayetli duruşlarını, anne-babaları, eşleri, kardeşleri ve çocuklarıyla kucaklaşma görüntülerini hatırladım. Farklı coğrafyalarda, iç savaş, doğal afet veya salgın hastalık risklerine rağmen, ülkemizi temsil etmek, bayrağımızı dalgalandırmak, vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için bazen tek başlarına Büyükelçilik veya Başkonsolosluk açan, her zaman özveriyle ve ilk günkü heyecanlarından bir şey kaybetmeden çalışan genç misyon şeflerimizi ve memurlarımızı düşündüm.

Köşe yazısından Yusuf Kaplan’ın Tayland’dan Malezya’ya geçerken Malezya makamlarından kaynaklanan bir sorun yaşadığını anlıyorum. Yazıda, Malezya gümrüğündeki sorunun nasıl çözüldüğü, Büyükelçimize yönelik ithamının ne derece gerçeği yansıttığı, yorumunun o anki heyecan, sıkıntı, belki de yorgunluğa bağlı bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi maalesef yok. Aksine, tüm Dışişleri Bakanlığı mensuplarına yönelik bilgisiz ve haksız ifade ve suçlamalar yer alıyor makalede.

Bu makalenin yayınlanmasından sonra görüştüğüm Kuala Lumpur Büyükelçimiz gümrükte yaşanan bir olaydan dolayı kendisine ulaşan bir başvuru olmadığını söyledi. Büyükelçimizi yakından tanırım; görev yaptığı her merkezde daima ülkemiz çıkarları için çalışan, vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin kalitesinin artırılması için gayret sarfeden, meslektaşları tarafından sevilen ve sayılan bir diplomattır. Tek taraflı aktarılan bir olaydan yola çıkarak, bir kurumun geçmiş- gelecek tüm nesillerini ithamlar altında bırakmanın, kişilere yapılan hakaretin ötesinde, tarihimizin en eski ve köklü kurumlarından biri olan ve geçmişi 500 yıla dayanan bir kuruma saygısızlık olduğunu düşünüyorum.         

Diğer tüm Bakanlıklar gibi Bakanlığımız da Hükümetimizin politikalarını uygulayan bir kurum. Bu çerçevede, vatandaşımıza sunulan hizmetin kalitesinin artırılması çalışmalarına biz de özel bir önem veriyoruz. Son yıllarda bilişim altyapımızın güçlendirilmesi diplomasi alanındaki çalışmalarımızı da şeffaflaştırdı; bu sayede diğer kamu kurumları arasında en kolay ulaşılabilen Bakanlıklardan biri olduk. Çalışmalarımızdan dolayı bize bilgi taleplerini veya eleştirilerini ileten kişilere, -Türk veya yabancı olsun- süratle cevap vermeyi prensip edindik. Sayın Kaplan da böyle bir şikayeti olduğunu bize iletseydi hemen araştırır ve kendisine ayrıntılı bilgilerle dönüş yapardık.

Sayın Başbakanımızın Bakanlığı döneminde başlattığımız ve şimdiki Bakanımızın yakın ilgi ve desteği ile devam ettirdiğimiz reform çalışmalarıyla son beş yıl içerisinde Bakanlığımız yalnız Türkiye’deki kamu kurumları arasında değil, uluslararası alanda da daha prestijli bir konuma geldi. Son yıllarda özellikle bilişim alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla örnek projelere imza attık.

Kamuda ilk elektronik belge yönetim sistemini Dışişleri Bakanlığı olarak biz hayata geçirdik. Dünyanın dört bir yanında yaşayan vatandaşlarımıza yalnız güçlü bir bilişim altyapısıyla hizmet sunmakla yetinmedik, vatandaşlarımızın konsolosluk işlemlerini evlerinden, ofislerinden yapabilecekleri e-Konsolosluk sistemini kurarak yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için hayatı kolaylaştırdık. Son beş yıldır, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız dünyanın dört bir yanından, 7 gün 24 saat Konsolosluk Çağrı Merkezimizi arayıp hizmet alabiliyorlar.   

2013 yılında başlattığımız e-Vize uygulamamız ile ülke turizmine büyük katkı sağlıyoruz. Geçtiğimiz yıl altı milyon vizeyi, bir tek görevli çalıştırmadan elektronik ortamda verdik; sadece vize harcı geliri olarak devlete bir yılda 120 milyon Dolar gelir kazandırdık. Bu kapsamda bir uygulama dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmuyor. Bu uygulamamız sayesinde artık çok daha fazla yabancı ülkemizi ziyaret edebiliyor.

Şimdi çok daha kapsamlı bir proje üzerinde çalışıyoruz. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, Dışişleri Bakanlığı arşivinin tamamının araştırmacılara açılmasını sağlayacak şekilde, 1919’dan bu yana olan tüm arşivimizin dijital ortama aktarılması projemizde sona yaklaştık. Önümüzdeki yılın başından itibaren elektronik ortama aktardığımız diplomatik arşivimizi araştırmacıların hizmetine sunacağız. Arşiv konusuna ilgi duyanların, Siyasal Bilgiler Fakültemizin değerli hocalarından Çağrı Erhan’ın projemizi anlatan makalesini okumasını öneririm.

Bu arada, teşkilatımız da her yıl büyümeye devam ediyor. Artık vatandaşlarımız işlemlerini Avrupa’da, Afrika’da, Asya’da, Kuzey ve Güney Amerika’da kendilerine coğrafi olarak çok daha yakın ve sayıları çok yakında 250’ye ulaşması beklenen temsilciliklerimizde gerçekleştirebiliyorlar. Halen dış temsilcilik sayısı itibarıyle dünyada ilk 6’nın içindeyiz ve bununla gurur duyuyoruz. 2016 yılında ise ilk beş ülke içinde olacağız. 

Elinde kalem olanlar, aynı zamanda bir gazetede de köşe sahibiyse yazdıklarının sorumluluğunu taşımalılar. Özellikle bir suçlamada bulunacaklarsa iddialarının doğruluğunu araştırmalı, ondan sonra yazmalılar. Bir ön araştırma yapmadan, bir kurumun gelmiş geçmiş tüm çalışanlarını “devşirme elitler”, “hariçten gazel okuyanlar”, sömürge kafalılar”, “Türkiye’nin altını oyanlar” gibi ölçüsüz ve uygunsuz ifadelerle itham ettiğinizde, yıllardır bu kurum için kendilerini, ailelerini ve sağlıklarını feda ederek, hatta canları pahasına görev yapanların emeğine saygısızlık etmiş olursunuz.

Bu hafta sonu yine Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde bu kez Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu Giriş Sınavı düzenliyoruz. Bu sınava katılacak, bir bölümü muhtemelen arkadaşınız, çocuğunuz, komşunuz olan, ancak hiçbiri “devşirme elitler” gibi bir nitelendirmeyi hak etmeyen adaylar bu Türk Hariciyesinde görev almak üzere ter dökecekler. 

Kazananlar zorlu, ancak bir o kadar da onurlu bir meslek hayatına adım atacaklar. Zaman zaman sığ eleştirilere ve ithamlara muhatap olsalar da, tüm meslektaşlarımın bugüne kadar olduğu üzere, fedakarca yürüttükleri çalışmalarını önümüzdeki yıllarda da sürdüreceklerinden kuşku duymuyorum.

Yeni Şafak yönetimine Sayın Kaplan’ın yazısına duyduğumuz tepkiyi mensuplarımız adına iletmiş ve sesimizi gazetelerinde yansıtmalarını rica etmiştik; bugüne kadar maalesef bir cevap alamadık. Yazarın bize bir özür borcu var; bekliyoruz.



Bir yanıt yazın